Perşembe, Temmuz 21, 2011

Evin ortasında havuz keyfi

Erzincan'da bir vatandaş kavurucu sıcaklara ilginç bir çözüm buldu.


NOT: Bu haber alıntıdır.


Erdin Yılmaz Peker, iki yıl önce Cumhuriyet Mahallesi 429 Sokak numara 23’te depreme dayanıklı, 160 metrekarelik tek katlı müstakil ev yaptırdı.

Peker, 3 oda, 1 salondan oluşan evin 40 metrekarelik salonunundan ayırdığı 21 metrekarelik bölümünü ise 35 metreküp su alan havuza dönüştürdü.

Peker, kış mevsiminde şark köşesi olarak kullandığı havuzun suyunu haftada bir değiştiriyor.


Evde havuz olması nedeniyle misafirlerinin hiç eksik olmadığını belirten Peker, şunları söyledi:


"Havuz daha çok evin dışında yapılıyor. Ben de evi yaptırırken önce bahçe içine düşündüm. Ancak bahçede temiz tutmak mümkün değil. Bu nedenle salondan bir bölümü havuz için yaptırdım. Böylelikle yazın serinleyebileceğimiz bir ortam oluştu. Kışın da bu alanı şark köşesi olarak değerlendiriyoruz. İşten geç geliyorum. Havalarda oldukça sıcak hemen salondan havuza geçip serinliyorum. Arsası ile birlikte 215 bin liraya mal olan evi satarsam, dubleks ev yapacak ve havuzu üst kata taşıyacağım."




facebook'ta paylaş

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

PKK’ya katılan ancak 7.2 yıl yaşıyor!

PKK’nın dağ kadrosuna ilişkin ilk akademik çalışmanın verileri ortaya çıktı. Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ’un da alıntı yaptığı rapora göre dağdaki terörist ortalama 7.2 yıl yaşıyor, ölüm yaş ortalaması ise 26.3.


NOT: Bu haber alıntıdır.

Son eyleminde 13 askeri şehit eden PKK ilk eylemini 1984 yılında yaptı. Eruh’taki baskından bu yana tam 27 yıl geçti. Peki kim bu PKK’lılar? Bu soruya ilk kez akademik bir çalışmada yanıt verildi. 2009 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ yaptığı bir konuşmada ve son olarak yazdığı kitabında Türkiye Ekonomi Politikalar Araştırma Vakfı tarafından yapılan çalışmadan alıntılar yaptı. Vatan gazetesi, Nihat Ali Özcan’ın koordinatörlüğünde 2008-2009 yılları arasında hazırlanan çalışmanın detaylarına ulaştı.


DAĞA ÇIKMA YAŞI 15

Araştırmanın en çarpıcı sonucu çocuklarla ilgili. Örgüte katılım 15’inde başlıyor, en fazla katılım yüzde 15 ile 17 yaşında. Özcan özellikle taş atan çocuklara dikkat çekiyor: “15 yaşında bir çocuğun eğer abisi, ablası hayatını kaybsetmemişse; intikam duygusuyla hareket etmiyorsa en az 2 yıl propaganda etkisinde kalmış olmalı. Bu da propagandanın 13 yaşında başladığını gösteriyor. Bir başka ifadeyle taş atan çocuklar PKK’nın dağ kadrosu için havuz görevi görüyor. PKK ile taş atan çocukların bağlantısı kesildiğinde, PKK’nın insan kaynağı da büyük oranda kesilmiş olur.”

BÜYÜK ŞEHİRLER ASKERLİK ŞUBESİ GİBİ

Araştırmaya göre katılımın yüzde 61’i Türkiye içinden, yüzde 39’u ise yurtdışından. Türkiye’de İstanbul yüzde 20 ile birinci sırada. Özcan bu durumu şöyle açıklıyor: “Büyük illeri PKK, askerlik şubesi gibi kullanıyor. Örneğin İzmir doğumlu olup örgütün dağ kadrosuna katılanların oranı çok düşük. Ama teröristlerin yüzde 6’sı buradan örgüte katılıyor. Örgüt büyük illere sanki bir network kurmuş ve girişler burada açılan kapılandan sağlanıyor.”

HAKKARİ GERÇEĞİ

Katılımlarda ise yüzde 17 ile Diyarbakır birinci sırada. Mardin yüzde 12 oranına sahip. Hakkari yüzde 9 ile üçüncü. Ancak burada Nihat Ali Özcan Hakkari’ye ayrı bir parantez açıyor: “Hakkari’nin 2009 yılında nüfusu yaklaşık 250 bin. Ancak katılımın yüzde 9’u bu ilden. Oysa birinci olan Diyarbakır’ın aynı dönemde nüfusu yaklaşık 1 milyon 500 bin. Bu verilere göre Hakkari, coğrafi olarak izole olmuş bir il diyebiliriz. Kapalı coğrafyası yüzünden bu sonuç ortaya çıkıyor. Hatta Türkiye’ye değil, Irak ve İran ile daha fazla entegrasyonu bile var diyebiliriz.” İstanbul yüzde 3 ile 9. sırada.

KADINLAR 9.5 YIL YAŞIYOR

PKK’nın dağ kadrosuna katılan bir terörist ortalama 7.2 yıl yaşıyor. Kadınlarda bu süre 9.5 yıl olurken erkeklerde 6.9 yıla iniyor. Örgütteki ölüm yaş ortalaması ise 26.3. Verilerin temelini ise çatışmalar ve dağ yaşamının zorlukları oluşturuyor.

KADINLAR MARDİN’DEN GELİYOR

PKK’nın dağ kadrosuna katılımda, kadınların doğum yerlerine bakıldığında, Hakkari ve Mardin dikkat çekiyor. Özcan, ağır ekonomik ve sosyal baskı yüzünden katılımların bu illerde yüksek olmasına dikkat çekiyor.

YÜZDE 11 KADIN 5’TE BİRİ YABANCI

Dağ kadrosunun yüzde 25’i yabancı. Yüzde 47 İranlı, 39 Suriyeli, 10 Iraklı, 3 Avrupalı. Dağ kadrosunun yüzde 11’i kadınlardan oluşuyor.

461 DENEK

2 yıl süren araştırmada toplam 461 PKK’lı denek olarak kullanıldı. O dönemde dağda 5 bin PKK’lı olduğu düşünüldüğünde yüzde 8 modelleme yapılmış oldu.


facebook'ta paylaş

Pazartesi, Temmuz 04, 2011

Yasak demek de yasak!



Herhalde sansüre karşı verilen en komik tepkilerden biriyle karşı karşıyayız. Bazı kısımlarının halen yürürlükte olduğu, diğer kısımlarının ve bazı eklerin önümüzdeki günlerde hayatımızda yer alacağı yasaklar sinsilesine verilen en güzel tepkilerden biri.





facebook'ta paylaş

Perşembe, Haziran 30, 2011

Bilgisayar da hile yapar mı demeyin!

Dünya Bilgisayarlar Arası Satranç Şampiyonası galibi Rybka'nın diğer yazılımlardan bilgi çaldığı ortaya çıktı.

Dünyanın en iyi satranç oynayan bilgisayar programı olan, son dört yıldır Dünya Bilgisayarlar Arası Satranç Şampiyonası’nın (WCCC) galibi Rybka, diğer iki satranç programı Crafty ve Fruit’ten kopyalama yaptığı gerekçesiyle diskalifiye edildi.

WCCC’nin arkasındaki yönetim yapısı olan Uluslararası Bilgisayar Oyunları Birliği (ICGA), Rybka’nın yaratıcısı Vasik Rajlich’in diğer satranç ustalarının çalışmalarını çalarak nasıl dört ‘haksız’ zafer elde ettiğini detaylarıyla anlattı. ICGA şimdi Rajlich’ten hem kupaları, hem de para ödülünü geri istiyor.

BTnet.com.tr'nin haberine göre IBM’in Deep Blue bilgisayarının 1997 yılında Garry Kasparov’u yenmesinden beri bilgisayar satrancı dünyası hiç bu kadar karışmamıştı.


ICGA’nın tüm iddiaları Rybka’nın Fruit ile benzerliklerine dayanıyor. Fruit, WCCC 2006’te ön sırada yer alan açık kaynak kodlu bir satranç motoru. Rybka ise ertesi yıl ortaya çıktı ve uzmanlara göre Fruit’in belirleyici bazı hareketlerini kullanıyor. Sonuçta ICGA Rybka’yı sadece Fruit’i kopyaladığı için diskalifiye etmekle kalmadı. ICGA. Rajlich’in motorunun orijinal olduğuna dair iddialarından duyduğu rahatsızlığı da ortaya koydu.

PARA HIRSI MI?
Vasik Rajlich, MIT mezunu uluslararası bir satranç şampiyonu. Hem parlak bir satranç oyuncusu hem de mühendis olması, Rybka’nın diskalifiye edilmesinin ne kadar adaletli olduğu konusunda akıllarda soru işareti yaratıyor. Ama sonuçta Rajlich kaynak kodunu erişilebilir kılmadığı sürece, ICGA için de Crafty ve Fruit’ten hırsızlık yaptığından tam olarak emin olmasını imkansız hale getiriyor.

Eğer Rajlich gerçekten Crafty ve Fruit’i kopyaladıysa, bunun sebebinin muhtemelen finansal olduğu düşünülüyor. Sonuçta Rybka ticari bir yazılım ve onun en iyi satranç programı olarak dünya çapında ün kazanması beraberinde parayı da getiriyor.

Ama içinde bulunulan durum da çok ilginç. Çünkü Rybka WCCC’den atıldı, ICGA da diğer turnuvalara Rybka’nın girişini engellemeleri çağrısı yapıyor. Bu tabloda Rajlich ve tüm Rybka ekibinin isimlerini temize çıkarmalarının tek yolu kaynak kodunu göstermeleri. Ama bu da finansal olarak zor bir adım demek.

Alıntıdır.




facebook'ta paylaş

Salı, Haziran 28, 2011

En beğendiğim kasem(yemin)!




facebook'ta paylaş

Bu ara bir yemin tartışmasıdır sürüp gidiyor. Ben de twitter'da gezerken dünden bugüne süregelen yeminlerin yer aldığı bir makaleye rastladım. Aralarında en güzeli Osmanlı Meclisi Mebusan'ın yeminiydi.


"Zat-ı Hazret-i Padişahîye ve vatanıma sadakat ve kanun-i esasi ahkâmına ve uhdeme tevdi olunan vazifeye riayetle hilafından mücanebet eyleyeceğime kasem ederim"

Bakmak isterseniz aşağıda tüm yeminlerin yer aldığı linki paylaşıyorum

Çarşamba, Nisan 20, 2011

Jessie J - Price Tag

Durma paylaş!

Biliyorum belki biraz eskimiş olabilir ama bugün kulağıma ve ağzıma feci takıldı Jessie J.'nin "Price Tag" şarkısı ben de duramadım paylaşayım dedim. Buyurun izleyin ey blog okuyucularım ;)

"Bulut"ta veri depolamak ve paylaşmak artık hayal değil

Durma paylaş!


Bulut teknolojisi yavaş yavaş hayatımıza girmek için çabalarken, sektörler de teker teker "Bulut"a geçmeye başladı.

"Bulut"un en uç noktası olarak gösterilen "Bulut" İşletim Sistemlerini kullanmamıza daha zaman var ama neden bu süre içinde en çok kullandığımız dosyalarımızı kendi "Bulut" klasörümüze koyup istediğimiz zaman istediğimiz yerden istediğimiz araçla erişmeyelim ki!

İşte bu noktada devreye "Dropbox" giriyor. Çoklu işletim sistemi desteği sayesinde özele değil genele hitap etmeyi hedefleyen "Dropbox" 25 Milyon kullanıcıyı aşmış durumda. "Dropbox" sayesinde 2GB kapasiteli bir "Bulut" klasörünüz oluyor. Bu sizin için belirlenmiş ücretsiz kapasite tabi ki. Eğer daha fazla "Bulut" diyorsanız "Dropbox"a aylık belirli ücretleri bayılıp 50GB ve 100GB kapasiteye geçiş yapabiliyorsunuz.

"Dropbox"un sitesine gidip ücretsiz olarak kurulum dosyasını indiriyorsunuz. Daha sonrasında size gösterilen yolu takip ederek, eğer yoksa, yeni bir "Dropbox" hesabı oluşturuyorsunuz hem de programı bilgisyarınıza kurup "Bulut" klasörünüzü masaüstüne yerleştiriyorsunuz.

Bundan sonrası ise çok kolay; isterseniz okumaya devam edin ya da bırakıp "Dropbox"un sitesinde videosunu izleyin.

Paylaşmak istediğiniz verileri 2 şekilde paylaşabiliyoruz.

İlk olarak bu dosyayı masaüstünüzde yer alan "Bulut" klasörüne koyabilirsiniz ya da evden uzaktaysanız dropbox.com sitesine giderek dosyayı web sitesi üzerinden "Bulut" klasörünüze yükleyebilirsiniz. Bu kadar basit, şimdi sadece arkada çalışan "Dropbox"un upload işlemlerini tamamlaması için ona biraz zaman tanımanız gerekiyor.

İşte bu kadar basit! Ne paylaşmak istiyorsanız "Bulut" klasörünüzün içinde ve "Dropbox" yüklerken oluşturduğunuz hesap sayesinde bu klasör web üzerinde sizin için erişime açık.

İsterseniz varolan kalasörleri de arkadaşlarınıza e-mail yoluyla davetiye yollayarak paylaşabilirsiniz.

Ayrıca "Dropbox" mobil uygulamalar konusunda da önde gidiyor. Bir çok mobil işletim sistemi için uygulaması hazır ve çalışır durumda.

Ben de yeni yeni kullanmaya ve keşfetmeye başladığım "Dropbox"ı ileride daha uzun uzun anlatacağım gibi gözüküyor.

Takipte kalın, birşey kaçırmayın ;)

Pazartesi, Nisan 11, 2011

Ya Düşerse!

Durma paylaş!

Uzun zamandır sinirimi bozan bir şey City's de tavandan sallanan papatya etekli manken! Yazayım da kurtulayım dedim. Yaklaşık 1 ay önce koydular mankeni oraya. Tamam koydunuz, eminim güvenlik önlemi de almışsınızdır ama kaçırdığınız bir nokta var! Milyonda bir de olsa o mankenin aşağı düşmesi olası ve mankenin altında üzeri cam tavan olan bir restaurant var.


Benim her City's e gittiğimde sinirimi bozuyor. Kamuoyu buradan duysun diye yazayım dedim.

Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum...

Pazar, Nisan 10, 2011

Gitsek mi gitmesek mi derken işte Marmara FORUM'daydık!

Durma paylaş!

Marmara FORUM'daydım---

Uzun zamandır gitsek mi diye düşündüğümüz bir yerdi Marmara FORUM. İlk hafta kalabalık olur dedik gidemedik. Sonraki hafta hava bozdu yine gidemedik. Bu hafta da gitmemeye karar vermiştik çünkü dışarıda berbat bir Nisan Pazar'ı vardı. Sabahtan beri yağmur yağıyordu. Tam durdu dedik ardında dolu ve deli gibi bir yağmur silsilesi daha başladı. Neyse Allah'tan hava düzeldi sonrasında da biz karar değiştirip Marmara FORUM'a doğru yol aldık.

En akıllı yöntem olarak tramvaya atlayıp Zeytinburnu'na gittik ve dolambaçlı üst geçitlerden geçerek, ki bu üst geçitler aynı Metrobüs durakları gibi kalabalık ve dardı, Marmara FORUM'a ulaştık. Aslında Marmara FORUM'un otoparkına yani ofis binasının olduğu bölüme ulaşmıştık. Ofis binasının altında dev bir Bauhaus ve Saturn bulunuyor. Oraları turladıktan sonra yine labirent gibi yerleştirilmiş ve malasef çalışmayan(!) yürüyen merdivenlerden ilerleyerek Marmara FORUM'un asıl binasına ulaştık.

Marmara FORUM'un içi bize FORUM İstanbul'u anımsatmadı değil ve FORUM İstanbul daha doyurucu bir AVM olduğundandır herhalde ki Marmara FORUM bizde hoş bir tat bırakmadı denebilir. İstanbul FORUM'a uzak olanlar için belki bir seçenek olabilir ama yine de ulaşımın zor olduğunu belirtmek lazım. Toplu taşıma imkanlarından en az seviyede faydalanıyor Marmara FORUM ama içerideki mağaza çeşitliliği güzel. İnsan aradığı her şeyi tek bir çatı altında bulabiliyor. Hatta aynı kategorideki bir kaç rakip mağazanın AVM'de bulunması size anlık karşılaştırma ve fiyat takibi imkanı bile sağlıyor.

Ancak içeride hala yapım aşamasında olan mağazalar da var. Beyoğlu Demirören'in tozunu hatırlatan bir toz da mevcut Marmara FORUM'da.



Bence yakınsanız siz de bir gidin görün derim. Ama özellikle gidilmez Marmara FORUM'a. Daha güzel yerler ve daha çok seçenek sunan AVM'ler var sonuçta. Ben tercihimi İstanbul FORUM'dan yana kullanmaya devam edeceğim.



Size de iyi alışverişler diliyorum, yorum bırakmayı unutmayın ;)

Cumartesi, Ocak 29, 2011

Haftasonu ne yapsak diyenlere...

Durma paylaş!

Bir haftasonu daha geldi ve herkes ne yapsak derdinde. Ben bir öneride bulunayım dedim sizler için. Haftasonunu maç izleyerek ve nargile içerek geçirmek isterseniz sizlere Ali Baba Nargile Kafe'ye gitmenizi öneririm. Ali Baba çok meşhur bir mekan, özellikle nargilesi ile. Mekan aynı zamanda çok da otantik özelliklere sahip. Duvarlarında ise bir sürü ünlü ve devlet adamının mekanda çekilmiş fotoğraflarını görmek mümkün.


Fiyatlar açısından çok da uçuk kaçık bir listeye sahip olmasa da ısrarcı garsonlar arada rahatsız ediyor. "Çay içer misiniz?" ve "Bir şey ister misiniz?" soruları devamlı kulaklarınızda :) Ama nargilenin köz yenilemesi ise mükemmel. Resmen verdiğiniz paranın kat be kat karşılığını alıyorsunuz. Gerek tat gerek de süre bakımından nargilesi bugüne kadar gördüğüm en güzel nargile diyebilirim.

Mekan Tophane'de bulunuyor ve ulaşımı çok kolay. Zeytinburnu-Kabataş tramvay hattında bulunan Tophane durağında inip denize doğru yürürseniz karşınızda bulacaksınız Ali Baba'yı.

Sizlerden fikirlerinizi bekliyorum, eğer gidip nargilesini tadarsanız görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın.

Perşembe, Ocak 27, 2011

Maskeliler

Durma paylaş!

Bu aralar tüm gönderilerim tiyatro ile ilgili. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sebebi haftasonlarımı tiyatrolarda geçirmeyi tercih etmem. Bu seferki yazım Devlet Tiyatrosu ile ilgili değil. Hazır İstanbul'a gelmişken farklı seçenekleri değerlendirmek lazım dedim ve evime en yakın sahne olan İstanbul Şehir Tiyatroları'nın F. Reşat Nuri Sahnesi'ne "Maskeliler"i izlemek için gittim.


Oyunda Sedar Orçin, Levent Üzümcü ve Mehmet Gürhan rol almakta. "Maskeliler"in konusuna gelirsek, Filistinli üç erkek kardeşin, savaşın ortasında yaşadıkları hesaplaşma süreci diyebiliriz. Maskeliler ayrıca, savaşın, kardeşlik bağlarını bile koparan ezici baskısına, insanları nefret ve şiddet içinde birbirlerinden uzaklaştırmasına çok iyi bir örnek olarak ve ilk kez bir “karşı bakışla” işlenerek sahneleniyor.

Seyircinin kafasında bir sorgulama süreci başlatılabilecek kadar gerilimli, güncel ve politik bir oyun MASKELİLER..

Oyunda en çok ilgimi çeken sahnenin düzeniydi. Çok iyi bir dekor yapılmış, ayrıca sahnede yer alan canlı hayvanlar ise başka bir ilgi çekici noktaydı.


Birazda İBB Şehir Tiyatroalrı'nın kendi sitesinde yer alan açıklamalara bakalım:

Yıl 1990. Yer Filistin... İsrail tarafından işgal edilmiş Samarya'da bir köy. Özelinde İsrail-Filistin Savaşı'ndan hareketle, savaşların yarattığı kuşku, nefret ve şiddet toplumunda, bireylerin acıları, yok olan sevgileri, dostlukları. Hayatta kalabilmek için yapılan uzlaşmalar. Bu uzlaşmalar nerede son buluyor? İşbirlikçilik nerede başlıyor? Maskeliler, üç erkek kardeşin birbiriyle hesaplaştıkları savaş ortamında bir kardeşlik öyküsünü anlatıyor. Seyircinin kafasında bir sorgulama süreci başlatılabilecek kadar gerilimli, güncel ve politik bir oyun olan Maskeliler, temalarını Filistin gerçekliğinde, üstelik bir İsraillinin kaleminden aktarıyor.

Hepinize iyi seyirler diyorum ve "Maskeliler" ile ilgili görüşlerinizi bekliyorum...

facebook'ta paylaş!