Çarşamba, Aralık 30, 2009

Orhan Pamuk'tan inciler...

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Amerikan PBS televizyonuna yaptığı açıklamada, hükümeti Kürt sorununun çözümünde yumuşak davranmaya davet ederken laik kesime ağır eleştirilerde bulundu.

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, yine tepki çekmesi muhtemel açıklamalar yaptı.

Amerikan PBS televizyonuna konuşan Pamuk, hükümeti Kürt sorununa yumuşak yaklaşmaya davet etti. Laik kesimi de eleştiren Pamuk, "Birçoğu iyi insan ama demokrasiye ve halkın oyuna saygıları yok" dedi.

Amerikan PBS televizyonunda ‘Charlie Rose Show’a katılan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, hükümetten, Kürt sorununun çözümünde yumuşak tavır sergilemesini istedi.

Pamuk, "Türkiye'de daha fazla kültürel, dilsel, siyasal hak talep eden Kürt halkıyla, bundan korku duyan ve gerçekte bu konuya daha liberal ve yumuşak biçimde nasıl ele alacağını bilmeyen hükümet arasında çekişme var. Sorun, hükümetin sert tavır izlemesinden kaynaklanıyor. Hükümet konuya yumuşak biçimde nasıl yaklaşacağını bilmezse maalesef sorun çözülemez" dedi.

DEMOKRASİ İŞLEMİYOR
Laiklerle islamcılar arasında çekişme yaşanan Türkiye’de, Atatürk'ün laiklik projesinin işlediğini ama demokrasinin işlemediğini savunan Orhan Pamuk, bunu, ordu ve bürokrasi içindeki muhafazakar ve otoriter yönetici elitlere bağladı.

İNSAN HAKLARINA SAYGILARI YOK
Bu kesimin, "Türkiye din devletine dönüşüyor" bahanesini kullandığını dile getiren Pamuk, "Maalesef, Türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. Bu kesimler, AB ile müzakerelerden memnun değil. Laiklerin birçoğu iyi insan ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına çok saygıları yok" ifadelerini kullandı.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Pazar, Aralık 27, 2009

Fransız Egosu karşı Alpkan ((=

Geçenlerde web'de gezerken rasltadığım bir haberde yaparken Renault'un yeni nesil araç projesi olan Renault ZE, yani 0 emisyonlu gelecek neslin otomobili için üretim üssü olarak Türkiye'yi seçeceğini öğrenmiş ve büyük bir merakla araştırmaya başladım. Araştırmalar sonucu edindiğim bilgiler tatmin ediciydi ve gelişmeleri takip etmek için facebook sayfasına da hayran oldum. İşte ne olduysa burada oldu. Sayfa zaten garipti; bir İngilizce, bir Fransızca gönderi yapılarak sayfa bir kimlik bunalımı içine sokulmuştu. Sayfanın resmi bir oluşum olduğundan emin olduğumdan bu konuda bir ses çıkarmadım ve yoluma devam ettim. Ancak geçen gün bir iletiye dayanamadım ve cevap yazdım. Sonra ne mi oldu, Alpkan'ın Fransız egosuna karşı verdiği kısa soluklu bir savaş.


İşte sayfanın hayranları ile aramda geçen konuşmalar;

Alpkan : Speak a little English!!!!!! So everyone can understand you!
(Birazcık İngilizce konuşun ki sizi herkes anlayabilsin!!!)

François Gaucher : Learn a little bit of French, so you can read it !
(Biraz Fransızca öğren ki gönderileri okuyabilesin!)

Hélène Stephan : Beau répondant !
(Güzel bir karşılama!)

Alpkan Koca : haha, who needs French!
(Haha, kimin Fransızcaya ihtiyacı kaldı ki!)

Hélène Stephan : You do, don't you? :)
(Senin yok mu?)

Rashdine Nurul Shahjahan : Renault is a french constructor, this fb group is french so ... On parle français ! Et vivement juin 2011 :)
(Renault bir Fransız şirketidir, bu sebeble bu facebook sayfası da fransızcadır. Biz Fransızca konuşuyoruz, özellikle Haziran 2011'de.)

Morgan Abbou : Oui mais Israel sera le 1er pays déployé et les israéliens ne parlent pas tous français. Je comprends la réflexion d'Alpkan, on peut se poser la question (des posts français suivis de leur traduction ...). Cela ferait peut être doubler la taille du fan club !
(Evet, fakat bu işe yatırımı en çok İsrailliler yapıyor ve İsrail'in büyük çoğunluğu Fransızca bilmiyor. Alpkan'ı bu açıdan bakınca anlıyorum. Gönderilerin İngilizce tercümeleri ile yayınlanması güzel bir çözüm olabilir.)

Xavier Condroyer : Et puis ca ne fera de mal à personne que d'echanger qques mots en anglais en paralelle...Let's try in English too !
(Sonuç olarak kimseyi kırmıyoruz ve artık gönderilerimizi İngilizce çevirisi ile paralel olarak yayınlıyoruz. Hadi bir de İngilizce deneyelim.)

Sonuç ne mi oldu, haykırışlarımdan sekiz saat sonra Renault ZE ingilizce gönderi göndermeye başladı.

İşte bu gönderi;



Mutlu muyum? Valla mutluyum. Özellikle adıma itafen yapılması hoşuma gitmedi değil...

Çarşamba, Aralık 23, 2009

"Şerefsiz" Hristofyas'tan KKTC bayrağına: Hilkat garibesi!

Rum lider Hristofyas, Beşparmaklar Dağı üzerindeki KKTC bayrağı için "hilkat garibesi" dedi.

Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Beşparmaklar Dağları üzerinde yer alan KKTC bayrağını "Hilkat garibesi!" olarak nitelendirdi.

Rum radyosunun haberine göre, Hristofyas, Beşparmaklar'daki KKTC bayrağının, "işgali ve halkın bölünmüşlüğünü simgelediğini" savundu. Rum lider, "Tam karşımızda bu hilkat garibesi bayraklar duruyor. Bayrağın Beşparmaklar’dan yok olması, vatanın ve halkının yeniden birleşmesi için elimden geleni yapıyorum" dedi.

Beşparmaklar Dağları'ndaki bayrakları daha önceki Rum liderler de gündeme getirmişti. Eski Rum lider Glafkos Klerides, dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la müzakerelerde, bayrağın kaldırılmasını istemişti.


Denktaş'ın bu isteği reddetmesi üzerine, bayrağı görmemek için Rum başkanlık sarayının çevresine selvi ağaçları dikilmişti.

12 futbol sahası büyüklüğünde olan ve gece de aydınlatılan KKTC bayrağı Rum kesimindeki birçok bölgeden görülüyor.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Salı, Aralık 22, 2009

İngiltere korsan MP3'ten vazgeçemiyor!

Alınan tüm önlemlere karşın İngiltere'de yasadışı yollarla MP3 paylaşımı engellenemiyor.

Dünyanın en önemli popüler müzik pazarlarından olan İngiltere’de alınan tüm önlemlere, sertleştirilen yasalara karşın telifsiz MP3 indirme sayısında düşüş olmadı.

Britanya Plakçılık Sanayii (British Phonographic Industry – BPI) raporuna göre korsan MP3 indirenler artan oranda MP3 barındıran blog ve haber gruplarına yöneldi. Ancak bilgisayarlar arası linkle paylaşım sağlayan SoulSeek ve Limewire gibi P2P programların kullanımı hala yüksek.

Yaşları 16 ile 54 arasında değişen 3 binnden fazla kişiyle anket yapan BPI ekibi, insanların eskisinden daha fazla oranda korsan MP3 indirmeye eğilimli olduğu görerek hayal kırıklığına uğradı. Kurumun başkanı Geoff Taylor, ‘illetin’ artık bloglara ve haber gruplarına kadar yayıldığından şikayet etti. Araştırma, BitTorrent gibi dosya paylaşım yöntemlerini kullananlarda her hangi bir düşüş olmadığını da ortaya koydu.


BPI rakamlarına göre İngiltere’de yılda 1 milyardan fazla korsan MP3 indiriliyor. Öte yandan yasal dijital müzik satışları da hızla artıyor. BPI raporuna göre 2009, İngiltere’de yasal MP3 satışlarında patlama yılı oldu. Toplam single satışları 117 milyonu bulurken bunun yüzde 98.6’sını dijital formattaki satış oluşturdu.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Salı, Aralık 15, 2009

Ekonomide alarm : Tam bitti derken ikinci dalga mı geliyor?

2009’un son günleri beklenenden hareketli olmaya başladı. Dünya piyasalarında endişeler artıyor.


İlk başta Dubai’nin emlak şirketi 26 milyar dolarlık borcuna erteleme istedi. Bununa birlikte piyasalarda kısa süreli bir tedirginlik yaşandı. Daha sonra gündeme 250 milyar Euro’yu aşan kamu borçları yüzünden nefes alamayacak hale gelen Yunanistan geldi. Ek borçlanma sınırını gayrı safi yurtiçi hâsılanın %9’una çekmeyi de başaramayan Yunanistan’ın kredi notu reyting ajansları tarafından düşürüldü ve bu AB üyesi kredi riski yüksek ülkeler sınıfına dâhil oldu. Euro bölgesinin kredi notu en düşük ülkesi artık Yunanistan. Euro kullanan bir AB ülkesinin borçlarını ödeyememe tehlikesine sürüklenmesi Yunan bankalarının borsada hızla değer kaybetmesine, Avrupa ortak para biriminin döviz piyasalarında baskı altına girmesine ve Avrupa borsa endekslerinin puan kaybetmesine yol açtı.

Dubai, Yunanistan, şimdi de İspanya!

Küresel krizinde suçlu bulanan taraflardan kredi derecelendirme kuruluşları yine yılın son günlerinde gündeme oturdu. Yunanistan’ın kredi notunun indirilmesinin ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), İspanya’nın not görünümünü durağandan negatife çekmesi tedirginliği arttırdı
S&P’den yapılan açıklamada, İspanya’nın “AA “ olan uzun dönem ve “A-1” olan kısa dönem kredi notlarının ise teyit edildiği bildirildi.
Kredi derecelendirme kuruluşu, ülkenin kredi notunu ocak ayında “AAA”dan “AA “ya indirmişti.
S&P, görünümün durağandan negatife çekilmesine gerekçe olarak, gayri safi yurt içi hasılanın yavaş büyüme beklentisi ve ısrarlı yüksek mali açığı gösterdi.
Negatif görünümün mali ve dış dengesizliklerin çözümü konusunda otoritelerin daha agresif önlemler almaması durumunda kredi notunun gelecek iki yıl içinde indirilebileceği riskini de yansıttığını belirten kuruluş, ancak İspanya’nın düzenlemeleri yapmak için hala vakti olduğunu kaydetti.
İspanya’da işsizlik iki yıldan daha az süre içinde Avrupa Birliği’nin en yüksek seviyesi olan yüzde 18’e çıktı. İspanya’nın 2010’un başlarından önce resesyondan çıkması beklenmiyor.

Dört Avruupa ülkesi daha iflasın eşiğinde!

2009’da bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntılar nedeniyle Avrupa’nın canını sıkan Doğu Avrupa yeniden tedirginliği arttırıyor. Şu an Avrupa’da iflas riski artan ülkelerin başında Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve Macaristan var.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Facebook'tan çok tartışılacak bir karar daha!

Üyelerin başlangıçta geçerli olan gizlilik ayarları gevşetilerek üçüncü şahıslar tarafından daha kolay 'bulunabilir' hale getirildi. Elbette sonradan ayar yapılarak saklanmak hala mümkün.

Sosyal ağların lideri konumundaki Facebook, üyelerinin mahremiyetleriyle ilgili ayarları basitleştirerek diğer üyelerin ve üçüncü şahısların üyeyi görme ve profiline ulaşma imkanlarını artırdı.

Twitter gibi mikroblog sitelerinde rastlanan binlerce takipçili üye profilleriyle rekabet edebilmek için alındığı düşünülen karar, evrensel mahremiyet kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle şiddetle eleştiriliyor.

Üyelik ve görünürlükle ilgili başlangıç ayarlarında bugüne kadar gizlilik esas alınıyordu. Son kararla kuralları biraz gevşeten Facebook, üye kendisi değiştirinceye kadar, başlangıçta geçerli olacak görünürlük ayarını daha geniş bir kitleye açık hale getirdi. Yeni uygulamayla Facebook üyelerinin profillerinde yapacakları değişiklikler, Google gibi arama motorlarında da daha sık görüntülenecek.

Her ne kadar uygulama üyeye gizlilik ayarlarını sonradan daraltma, kendi seçtiği arkadaşlar dışında üçüncü şahıs ve kişilere tamamen yasaklama hakkı verse de, Facebook’un kararı şiddetle eleştiriliyor. Çünkü Facebook üyelerinin yüzde 80’inden fazlası, ilk üye olduklarında geçerli olan başlangıç ayarları neyse onunla devam ediyor ve ayarlar kısmına girip değişiklik yapmıyor.

Facebook ise mahremiyeti ihlal suçlamalarını reddediyor ve kararın sadece üyelerin önemli gördüğü güncellemeleri arkadaşlarıyla daha kolay paylaşmasını amaçladığını iddia ediyor.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Fenerbahçe'nin seks partileri Hollanda basınının da dilinde...

Fenerbahçe, Hollanda basınının gündeminden düşmüyor. Ülkenin önde gelen gazetelerinden Algemeen Dagblad (AD), Fenerbahçe'nin ligde aldığı kötü sonuçların nedeninin seks partileri olduğunu iddia etti.

Gazete, "Fenerbahçe'deki kötü gidişin nedeni seks partileri!" başlığı altında verdiği haberde, takımın önemli oyuncularından olan Brezilyalı Fabio Bilica (30), Vederson (28) ve Santos'un (26) İstanbul'da farklı otellerde saatlerce süren seks partileri koşuşturması yaptıkları iddiasında bulundu. İngiltere doğumlu Kazım Kazım'ın da (23) bu gruba dahil olduğunu yazan gazete, Bild gazetesinde yayınlanan habere dayanarak ortaya attığı iddiada Kazım Kazım'ın farklı kadınlar ile aynı anda grup seks yaptığı iddiasında bulundu.

Gazete aynı zamanda bu dört futbolcunun yönetim kurulu odasına çağrılarak gece yaşantıları konusunda kendilerinden bir rapor istendiğini iddia etti.

Alman teknik direktör Christoph Daum'un gazetecilerle ilgili yaptığı, "Gazeteciler sanki cadı avına gider gibi futbolcularımızı takip ediyor. Onlar bizi yerlebir yapmanın peşinde." açıklamasına da haberinde yer verdi.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

TSK açıkladı : Ne Facebook'umuz var, ne de Twitter!

Genelkurmay Başkanlığı’ndan sosyal paylaşım sitesi Twitter’da adına açılan hesabın kendisine ait olmadığı açıklaması geldi.

Son yıllarda internetteki sosyal paylaşım siteleri milyonlaca kişiyi birbirine bağlıyor. Bu siteler içerisinde en etkili ve yaygınlarından biri de Twitter.

140 karaktere kadar iletileri hızla milyonlarca kişiye ulaştırılmasını sağlayan Twitter, özellikle İran seçimleri sonrasında muhalif göstericilerin birbirleriyle iletişim kurmalarını ve yaşanan olayların tüm dünyaya ulaştırılmasını sağlamıştı. İran devletinin tüm çabalarına rağmen bu iletişim kırılamamıştı.

Kısa bir süre önce Genelkurmay adına Twitter’da bir hesap açıldı. Bu hesapta sadece Genelkurmay’ın yaptığı basın açıklamaları ve bilgi notlarına ait linkler yer alıyor. Ancak Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet sitesinin “www.tsk.tr” olduğu belirtti.

Üç maddelik açıklama, www.tsk.tr dışında internet sitelerinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisinin olmadığı ve bu ve benzeri sitelerin yayınlarına güvenilmemesi gerektiği belirtildi.

Twitter’da üye olan herkes, istediği ad altında hesap açabiliyor. Daha önce alınmadığı takdirde istediği ad altında hesap açılabiliyor. Bu konuda herhangi bir engelleme yok.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Cuma, Aralık 11, 2009

Karar: DTP kapatıldı

Anayasa Mahkemesi heyeti, DTP'nin kapatılmasına karar verildiğini açıkladı.

Anayasa Mahkemesi, DTP'nin kapatılmasıyla ilgili davanın 4. gününde kararını açıkladı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, DTP'nin kapatılmasına karar verildiğini açıkladı.

Kılıç, kapatma kararının oybirliğiyle alındığını belirttti.

DTP kurucularının 5 yıl boyunca siyaset yapılmamasına karar verildi.

Kılıç, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un partinin kapatılmasıyla ilgili gerekçeli kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra milletvekilliklerinin sona ermesine karar verildiğini söyledi.

Partinin tüm malvarlığının da Hazine'ye geçmesine karar verildi.

Kılıç, şöyle konuştu: “Mahkememizle ilgili yapılan eleştiriler haksız. Bu dava iki yıldır sürüyordu.",

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Pazartesi, Aralık 07, 2009

Malezya'da Nuh'un apartman dairesi! ((:

Malezya'da bir baskın üzerine aranan evden nesli tükenmekte olan ayı, leopar ve maymun bulununca 25 yaşındaki ev sahibi kadın gözaltına alındı.

Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da, evinde ayı, leopar ve maymun bulunan bir kadın gözaltına alındı.

Yetkililer, bir ihbar üzerine gittikleri apartman dairesinde, nesli tükenmekte olan yavru bir ayı, bir leopar ve bir Madagaskar maymunuyla karşılaştıklarını, 25 yaşındaki ev sahibi kadının gözaltına alındığını ve iki yıl hapis cezasıyla karşı karşıya olduğunu açıkladı.

Yaklaşık 3 ay önce ülkenin güneyindeki Negeri Sembilan eyaletinden getirildiği belirtilen vahşi hayvanların dairede ev hayvanı olarak beslendiği belirtildi.

Hayvanların hayvanat bahçesine gönderileceği ya da ormana bırakılacağı bildirildi.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Venedik'ten de dönere yasak geldi! ((:

İtalya'nın Venedik kentinin tarihi bölgelerinde döner kebap satışı yasaklandı.

Venedik Belediyesi'nin kararına göre, kentin tarihi merkezinde döner ve dilim pizza satışı yapan dükkanlar yasaklanacak.


Dönerin ağır kokusu ve görünümüyle kültürlerine zarar verdiğini savunan Venedik Belediye Başkanı Massimo Cacciari, kentin tarihi bölgelerinde yeni dönerci ve pizzacı dükkanı açılmasına izin verilmeyeceğini duyurdu. Yasak 2011'e kadar geçerli olacak. Ayrıca yeni bir yasal düzenlemeyle mevcut döner ve pizza dükkanlarının kentin başka bölgelerine taşınması da planlanıyor.

İtalya'da tarihi yerlerde döner ve dilim pizza satışının yasaklanması ilk kez 2008'de Lucca kentinde başlamıştı.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

DTP kapatılacak mı?

Anayasa Mahkemesi, DTP'nin kapatılması istemiyle açılan davayı yarın esastan görüşmeye başlayacak. İddianamede DTP lideri Ahmet Türk’ün de araralarında bulunduğu 8 milletvekiline yasak getirilmesi isteniyor.


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine eylemlerin odağı" haline geldiği gerekçesiyle, "Temelli kapatılması" istemiyle 16 Kasım 2007'de dava açmıştı.

Görevlendirilen raportörler, raporu tamamlayarak Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a teslim etmişti. Raporun, Anayasa Mahkemesi heyetini bağlayıcılığı bulunmuyor.


İddianamede, kapatma talebiyle birlikte milletvekilleri DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Osman Özçelik, İbrahim Binici, Selahattin Demirtaş, Sevahir Bayındır ve Fatma Kurtulan'ın da aralarında bulunduğu 221 parti üyesi hakkında Anayasa'nın 69/9 ve Siyasi Partiler Yasası'nın 95. maddeleri uyarınca, siyasi yasak getirilmesi isteniyor.

Anayasaya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7'sinin oyu gerekecek.


Başsavcılığın iddianamesinde, "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline gelen ve Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrasına, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 78, 80, 81, 82. ve 90. maddelerine aykırı eylemlerde bulunduğu açıkça anlaşılan Demokratik Toplum Partisi'nin, Anayasa'nın 69. maddesinin altıncı fıkrası ile 2820 sayılı Yasa'nın 101/1-b ve 103. maddeleri gereğince temelli kapatılmasına" karar verilmesi istenmişti. İddianamede, partinin kapatılmasına beyan ve faaliyetleri ile neden olan 221 kişinin, temelli kapatılmaya ilişkin kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasından itibaren 5 yıl süreyle bir başka siyasi partinin kurucusu, yöneticisi, deneticisi ve üyesi olamayacaklarına karar verilmesi de talep edilmişti.

Bu arada, başka bir parti üyesi olan ve isim benzerliği nedeniyle listeye alınan Halil İmrek ile iddianamenin hazırlanmasından sonra ölen Fevzi Kara, siyasi yasak istemli listeden çıkarıldı.

Böylece, siyasi yasak istenenlerin sayısı 221'den 219'a düştü.

İddianamede ayrıca, "Davalı partinin dava süresince yapılacak seçimlere katılamayacağına", "Dava tarihinde parti bünyesinde üye, yönetici, belediye başkanı ve milletvekili olarak görev alanların bir başka siyasi parti listesinden veya bağımsız olarak dava süresince seçimlere katılamayacağına", "Davalı partiye ödenebilecek hazine yardımlarının banka hesabında blokesine" ve "Davalı partinin üye kayıtlarının durdurulmasına" karar verilmesi de istenmişti.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Pazar, Aralık 06, 2009

Lady GaGa'nın beklenen vidyosu

İşte Lady GaGa'nın son single'ı, en beğenilen şarkısı "Bas Romance"in viyosu...

"Keşke olmasaydı!" ama ne?

"Keşke olmasaydı!" ama ne olmasaydı? İzleyin yorumlarınızla siz karar verin...







Perşembe, Aralık 03, 2009

Ne gribisin?

Benim de mağdurları arasına katıldığım grip salgını tüm Dünya'yı etkisi altına almış durumda. Grip olan herkesin aklına gelen ilk soru ise "Ne gribiyim?".

Son günlerde hızını iyice arttıran Domuz Gribi herkesin korkulu rüyası. Bu yüzden grip olanların ne gribi olduğunu merak etmesi ise çok olağan bir durum. T.C. Sağlık Bakanlığı resmi sitesinde yayınladığı belgede, günümüzde en çok karşılaşılan 3 grip türünü karşılaştırılıyor.

İşte sizde aşağıdaki belgeye tıklayarak sadece bir kaç dakikada ne gribi olduğunuza karar verebilirsiniz :

İlaçta fiyatlar hükümetin yeni kararnamesiyle düşecek. Eczacılar “Stokta yakalandık, yeni cirolarla çalışamayız!”, üreticiler “Tepkiler abartılı, sübvanse ediyoruz.” diyor. Bu işten en kârlı çıkan ise vatandaş olacak.

18 Eylül’de yapılan düzenlemeyle orijinal ve jenerik ilaç fiyatlarında 60% indirim öngörüldü. 700 kalem ilaca uygulanan kamu iskontosu yüzde 11’den yüzde 24’e çıkarıldı. Böylece 3 bine yakın ilaç daha ucuz satılacak. Bu ilaçlar arasında yüksek tansiyon, kanser ve şeker hastalığı ilaçları da bulunuyor.

Kasım başında yeni uygulumaya geçilmesi planlanıyordu ancak eczacılardan gelen tepkiler bu tarihi 4 Aralık’a çekti. Eczacılar fiyatları düşen ilaçları ilaç sanayine iade edecek. Türk Eczacılar Birliği, 4 Aralık’ta 24 bin eczanenin hükümete uyarı niteliğinde kepenk kapatacağını açıkladı. Sağlıktaki faturayı azaltmak için bu uygulamayı hazırlayan devlet yeni yöntemi hayata geçirme konusunda kararlı. 2008’de SGK’nın harcamaları 25.5 milyar lirayı buluyor. Bunun 11 milyar lirası ilaçtan, 14 milyar lirası da tedavi kalemlerinden oluştu.

ECZACILAR NE DİYOR?
İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, bu uygulamaya olan itirazlarının üç noktada toplandığını belirterek, şöyle sıralıyor: “İlki, ilaç sanayisi tarafından yapılan üretim iskontosu satış fiyatı üzerinden kesildiği için iskontonun bir bölümünü eczacılar karşılamış oluyor. İkincisi, 4 Aralık’ta yürürlüğe girecek fiyat indirimi geçmişte kalan ilaçlara da uygulanacağı için stokta kalan ilaçlardan zarar edilecek. Üçüncüsü indirim nedeniyle karlılık azalacak. Eczacının gelirinde yüzde 30’luk bir azalma getirecek.” dedi. Güngör, "Fiyatlar bir anda nasıl düşüyor? Kazıklanıyor muyduk?" sorusuna, “Aynen kazıklanıyorduk!” yanıtını verdi.

ÜRETİCİ NE DİYOR?
İlaç üreticileri yeni uygulamayla birlikte kâr marjlarının düşeceğini bununla birlikte sektörde kapanma, bireşleme veya satın almalar yaşanacağını belirtiyor. Üreticiler eczacıların tepkisine de anlam veremiyor. Devletin bu kararları açıkladıktan sonra 45 gün süre verdiğini, hatta bu değişikliklerin çok daha öncesinden belli olduğunun altını çizen sektör temsilcileri, 75 günde stok eritemeyen bir eczanenin ciddi problemi olduğunu, bu nokdata itirazın pek de anlamlı olmadığını ifade ediyor. Kendilerinin de eczacıları sübvanse ettiğini belirten yetkililer, eczacıların cirodaki düşüş endişesiyle bu uygulamaya karşı çıkmış olabileceği bilgisini aktarıyor.

ORİJİNALİNİN FİYATI NE OLACAK?
Devlet yaptığı orjinal ilaç alımlarında belirlenen referans fiyata 11% iskonto uyguluyor. 4 Ocak’tan itibaren devletin çıkardığı yeni genelgeyle uygulamaya konan yeni sistemle, orijinal ilacın fiyatı referans fiyatın 60%’ına indiriliyor. Devlet yaptığı alımlarda bunun üzerinden 11% iskontoya devam edecek.

20 YILLIK ORİJİNALİNİN FİYATI NE OLACAK?
20 yıllık koruma süresi geçmiş orijinal ilacın fiyatı, buradaki referans fiyatlar belirlenmediğinden orijinaldeki gibi oluyor.

Orijinal fiyata 11% iskonto uygulanıyor. yeni uygulamayla buradaki iskonto 24%’e çekiliyor. 2010’un ilk aylarında buradaki referans fiyatın belirleme çalışmalarının tamamlanması ardından da orijinaldeki uygulamaya ( 60% indirim + 11% iskonto) geçilmesi planlanıyor.

TÜRKİYE'DE BİR İLACIN YOLCULUĞU
Türkiye’de ilaç fiyatları devlet tarafından belirleniyor. Şu anda 2004 yılında Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan fiyat kararnamesiyi uygulanıyor. Bu kararnameyle Türkiye ‘referans’ fiyat uygulamasına başladı. Buna göre Avrupa’da ilaç fiyatları ekonomik olan 5 ülke (Yunanistan, Fransa, Portekiz, İspanya, İtalya) baz alınıyor. Böylece Türkiye’ye yurtdışından gelen orjinal ilacın referans fiyatı 5 ülkenin ortalaması oluyor.

İşte öncesiyle, sonrasıyla ilaç fiyatları :


Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Bankalar çok kazanaıyor, ama nasıl?

Hesap işletim ücreti ile vatandaşı mağdur eden bankalar, kullanılmayan bir kuruşluk hesap için dahi tüketiciye yüklü miktarda borç çıkarıyor.

İki yıl önce bankadaki hesabında 1 TL olan bir vatandaş herhangi bir işlem yapmasa dahi cebinden 150 liranın üzerinde para ödeyebiliyor. Zaman gazetisinden Ercan Baysal'ın haberine göre Ağustos 2007'de hesabını kapatan bir çalışana 2,5 yıl sonra 168,8 lira fatura gönderildi. Bu yönde çok sayıda şikâyet aldıklarını belirten Tüketiciler Birliği başkanı Nazım Kaya, "Yapılan bir suçtur. Kesinlikle çıkarılan faturayı ödemeyin." uyarısında bulundu.

İş değişikliği sebebiyle bankadaki hesabını kapatmak için başvuruda bulunduğunu aktaran F.A., başından geçenleri şu sözlerle özetliyor: "45 lira borcum olduğunu söylediler. Ben de gidip yatırdım ve bana hesabımı kapattıklarını ilettiler. Aradan 2 yıl 5 ay geçti ve bana 168,8 TL borcum olduğunu aktardılar. Bankaya gittiğimde ise hesabımı kapatmamı istememe rağmen 1 TL borcum kaldığını öğrendim. Kalan miktarı 2 yıldır bana söyleyemeyen banka borç miktarı artınca beni aradı. Oysa telefon numaram iki yıldır aynı."


Son günlerde bu yönde çok sayıda şikâyet aldıklarını belirten Tüketiciler Birliği başkanı Nazım Kaya ise vatandaşı hesabını kapatırken 1 Kuruş dahi kalıp kalmadığına dikkat etmesi yönünde uyarıyor. Bankaların bu tutumunun yanlış olduğuna dikkat çeken Kaya, "Yapılan bir suçtur. Kesinlikle çıkarılan faturayı ödemeyin." uyarısında bulunuyor. Yıllık hesap işletim ücretinde bankalar farklı tarife uyguluyor. Ortalama rakam ise 40-50 TL civarında değişiyor. 10 yıla kadar çalıştırılmayan hesaplar Merkez Bankası'na devrediliyor. Eylül 2008'den itibaren reel sektöre kredi musluklarını kısan bankalar son dönemde rotayı bireysel kredilere çevirdi. Tüketiciler Birliği Başkanı Kaya'nın verdiği bilgilere göre bankalar kredi aidatından 1,2 milyar TL, hesap işletim ücretinden 1,5 milyar TL kâr elde etti.

Hesap işletim ücretinin 3, 6 ay veya 1 yıllık periyotlarda alındığını dile getiren Tüketiciler Birliği başkanı Kaya, son iki yıldır bankaların bu kalemi yeni gelir kapısı olarak gördüğüne dikkat çekiyor. Bir kuruşluk hesap için 2 yıl içerisinde 100 TL'ye kadar borç çıkarılabildiği uyarısında bulunuyor. Yapılanların vatandaşı zor durumda bıraktığını dile getiren Kaya, "Tüketiciye bilgi verilmeden sözleşmeye konulsa dahi para alınamaz. Bu parayı almak suçtur. Tüketici bu bedeli ödemek zorunda değil. Bankaya gidip itirazda bulunmalı." tavsiyesini yapıyor.

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Pazar, Kasım 29, 2009

Bırakalım rakamlar konuşsun...

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Türkiye'de kaç okul var?
---> Yaklaşık 67 bin

Kaç hastane var?
---> Yaklaşık bin 220

Kaç sağlık ocağı var:
---> Yaklaşık 6 bin 300

Peki kaç cami var?
---> Yaklaşık 85 bin

***Bu rakamlara göre her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Peki kaç kilise var?
---> Yaklaşık 270

Kaç cemevi var?
---> Yaklaşık 100

Türkiye'de kaç doktor var?
---> Yaklaşık 77 bin

Peki kaç din görevlisi var?
---> Yaklaşık 90 bin

***Bu rakamlara göre Türkiye'de her 900 kişiye bir doktor düşerken, her 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor.

Eğitim-Sen'e göre ise Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var.

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Türkiye'de kaç kütüphane var?
---> Yaklaşık 1435

Almanya'da kaç kütüphane var?
---> Yaklaşık 11 bin

Türkiye'nin kaç kentinde devlet tiyatrosu var?
---> Yaklaşık 13

Kaç kentte kuran kursu var?
---> Yaklaşık 81

Bu kursların toplam sayısı kaç?
---> Yaklaşık 3 bin 852

***Türkiye'de 1 opera derneği var; 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği var.

Peki sizce kaç tane "cami yaptırma derneği" var?
---> Yaklaşık 35 bin

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi ne kadar?
---> Yaklaşık 783 trilyon

Ulaştırma Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 678 trilyon

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 677 trilyon

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 632 trilyon

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 280 trilyon

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 249 trilyon

Çevre ve Orman Bakanlığı'nın?
---> Yaklaşık 404 trilyon

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi ne kadar?
---> Yaklaşık 1.3 katrilyon

Yani;

---> Yaklaşık 8 bakanlığın bütçesi kadar
---> Yaklaşık 22 üniversitenin toplam bütçesine denk...

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yıldan yıla büyümesine bakalım:
1997'de 66 trilyon
1998'de 119 trilyon
1999'da 180 trilyon
2000'de 270 trilyon
2001'de 302 trilyon
2002'de 553 trilyon
2003'te 771 trilyon
2004'te 1 katrilyon
2005'te 1 katrilyon
2006'da 1,3 katrilyon
2007'de 1.7 katrilyon
....

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Sonuç;

Bir ülke, Diyanet'e, bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor ve bunu son bir yılda ikiye katlıyorsa, doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa, hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açıyorsa, o ülkenin durup bir daha düşünmesi gerekmez mi?

Bunu biraz düşünmek lazım!

Haber kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Cumartesi, Kasım 28, 2009

Bayram fotoğraçınız bendeniz Alpkan

Bayram boyunca çektiğim ve ilginç oladuğunu düşündüğüm fotoğrafları sizinle paylaşmayı uygun gördüm. İşte kameramdan ekranınıza yansıyacak kareler...





























Minare yasaklansa, hangi sorun çözülecek?

İsviçreliler yarın, "Minareler yasaklansın mı?" sorusunu yanıtlamak için sandık başına gidecek. Müslüman toplumu için kritik olan referandum öncesinde İsviçre Türk Toplumu Başkanı ve Zürih İslami Dernekler Birliği Başkanı ntvmsnbc.com'a konuştu.

İsviçre’nin 8 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde 4’ü Müslüman. Ülkede yaşayan 300 bin civarında Müslüman’ın ibadet edebileceği 160’a yakın cami ve mescit var. Ancak bunların çoğu, Avrupa genelindeki birçok cami ve mescit gibi, apartmanların bir bölümünde kurulmuş mütevazı yapılar. Minaresi olan cami sayısı ise sadece 4. Zürih, Cenevre, Winterthur ve Wangen şehirlerindeki bu dört caminin minareleri, yarın tüm İsviçre’nin referanduma gitmesine yol açacak bir tartışmanın fitilini ateşledi.


İsviçre Halk Partisi (SVP) ve Federal Demokratik Birliği (EDU), bu minarelerin İslam’ın güç gösterisi olduğunu öne sürdüler ve “İslam'ın sinsice ülkeye yayılmasını önlemek” için bu konuda bir referanduma gidilmesini önerdiler. Referandum öncesinde ntvmsnbc’ye konuşan İsviçre Türk Tolumu Başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu’ya göre, İsviçre’de Müslüman nüfusunun artış göstermesi ve minare inşaatı için başvuruların artması da bu partileri tetikledi. İsviçre direkt demokrasiyi hala uyguluyor olması ile tanınıyor. Yani aklınıza bir soru geldiğinde ve 100 bin imza topladığınızda, tüm ülkenin bir konuda referanduma gitmesini sağlayabiliyorsunuz. SVP ve EDU da 300 bin imza toplayarak, “Minare inşaatları yasaklansın mı, yasaklanmasın mı?” sorusunu referanduma götürdü. Eğer referandumdan “minareler yasaklansın” sonucu çıkarsa, bu ifade kanunlaşarak anayasaya girecek.

Pazar günü İsviçreliler saat 10.30’a kadar oy kullanabilecek. Referandum sadece minarelerin geleceğini değil, ülkedeki Müslümanların kendilerini ne kadar güvende hissedebileceklerini de belirleyecek. Kritik referandum öncesinde İsviçre Türk Toplumu Başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu ve Zürih İslami Dernekler Birliği Başkanı Dr. Hasan Hatipoğlu ntvmsnbc’ye konuştu.


Anti-minare inisiyatifinin hazırladığı afişlerden biri. Üstünde, "İsviçre'de İslami güç sembollerine hayır. Minare yasağına evet!" yazıyor.

YASAK ÇIKSA, MÜSLÜMANLARIN HANGİ SORUNU ÇÖZÜLECEK?

Dr. Hasan Hatipoğlu ntvmsnbc’ye yaptığı açıklamada, "Bu referandumu önerenler, sanki bunu Müslümanların sorunlarını çözmek için yapıyorumuş gibi sunuyorlar. Peki yasak çıksa Müslümanların hangi sorunu çözülecek? Bu soruya verecek hiçbir cevapları yok!" diyor. Hatipoğlu konuşmasını şöyle sürdürüyor:

"Bu referandum, Müslümanlar açısından oldukça kritik bir atmosfer meydana getirdi İsviçre’de. Referandumun gayesinden ziyade, yürütülen müzakerelerin şekli ve üretilen argümanlar eas problem. Minarelerin inşasını anayasada yasakladığınız takdirde, Müslümanlar açısından görmüş olduğunuz hangi problemi çözeceksiniz?”. Bu referandumu lanse edenlerin bu soruya hiç bir cevabı yok.

SIRADA YENİ REFERANDUMLAR VAR

Böyle bir referandum olması Müslümanlar arasında tabii ki kaygı yaratıyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi, referandumu lanse edenlerin arkasında İsviçre’nin en büyük partisi SVP'nin bulunması. SVP halkı çok iyi bir şekilde mobilize ediyor. İkincisi diğer partiler de bu argümanlarla halkı mobilize edebileceğini ve bunun da oy getireceğini gördü. Bundan sonra diğer partiler de “Müslümanları sıkıştıracak adımlar atalım ve referandumlar önerelim” diyecektir. Ve bunun ilk sinyali de geldi zaten. Dindar bir parti olan EVP (Evanjelik Halk Partisi) bir referandum lanse etmeyi düşündüğünü söyledi. İçeriği de, “İsviçre’deki öncükültür (Leitkultur) Hıristiyanlık kültürüdür. Diğer kültürlerin bu çerçevede hareket etmesi gereklidir” şeklinde. Böyle oy alma kaygısıyla Müslüman halkın haklarının ve imkanlarının kısıtlanmasının gündeme getirileceği kaygısındayım.

YÜZDE 51 REDDETSE, DURUM YİNE KAYGI VERİCİ

Referandum sonuçlarını nasıl değerlendireceğimiz de önemli. Yüzde 51 oran ile bu yasağın kabul edilmemesi demek, Müslümanlar açısından kaygı verici bir sonuçtur. Bu demek olur ki, yüzde 49 minare yasağına sıcak bakıyor. Eğer yüzde 65-75 bu yasağa "hayır" derse, diyebiliriz ki bizim için gelecekte kaygı verici bir durum yok. Ama bu red oranı yüzde 50-55 civarında gezecek olursa, bizim için problem.



MİNARELERİN ETRAFINI FETHETMEDİK

Bizim her sene yaptığımız açık kapı günü olurdu camiler için. Bu sene bunu 7 Kasım günü yaptık. O gün Müslüman olmayan ziyaretçilerin kafasını meşgul eden en önemli soru bu referandumdu. Gelen misafirlere camilerin bizim için değerini anlattık. Bu referandumu önerenler, minareleri yanlış tasvir ediyor. “Minare bir güç sembolüdür. Müslümanlar minarenin olduğu yerlerin 3-4 km çapını kendi fethedimiş toprakları sayar ” gibi çok saçma bir yaklaşımları var. Biz de diyoruz ki, “Burası İsviçre toprağı, burada biz icabında kira veriyoruz, ya da satın almış oluyoruz. Ama ‘burası Müslümanlar tarafından fethedilmiştir’ gibi bir anlayış yok.”

Ayrıca bu referandumu yapanların veya kiliselerin organize ettiği birçok müzakere akşamları oldu. SVP ve EDU vekilleri ile de tartıştık buralarda. Bu vekillerin, referandumu kazanmak için öne sürdükleri meselelerin referandumla alakası yok. Sanki Müslümanların problemlerini çözmek amacıyla hareket ediyor gibi sunmaya çalışıyorlar. Tabii bu halk için bir problem kaynağı. Meseleyi net olarak göremiyorlar.

İsviçre Türk Toplumu Başkanı Dr. Kahraman Tunaboylu ise, İsviçre halkının sağduyudusuna güvendiğini söyledi ve oy verme hakkı olan tüm Türklere sandık başına gitme çağrısı yaptı:

“İsviçre federal hükümeti, minare yasağına karşı olduğunu bu konuda en yetkili ağızdan ifade etti. Adalet Bakanı, böyle bir yasağın hem İsviçre anayasası, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ters düşecegini belirtti. Diğer partiler de bu görüşü destekliyor. Ayrıca İsviçre’deki Katolik ve Protestan kiliselerinin temsilcileri de anti-minare inisiyatifinin, dinler arası barış ve diyaloğu engelleyeceğinden endişe ettiklerini bildirdi. Bu oldukça güzel bir sinyal.

BİZİM BUNA CEVAP VERECEK KAYNAĞIMIZ YOK

Referandumu lanse eden partiler büyük harcamalarla bir propaganda kampanyası yürütüyor ve halkı İslam dininden korkutmaya çalışıyor. Bizim buradaki topluluğumuzun buna cevap verebilecek maddi imkanları yok. Zaten aşırı cevap verilmesi, ters bir etki de yaratabilir. O yüzden bizim yaptığımız camilerin kapılarını açarak, “Gelin, görün, nasıl olduğunu anlayın” demek. Ayrıca konferanslar da verdik. Medyanın yaydığı, korkutucu İslam imajını kırmak için elimizden geleni bu şekilde yapıyoruz.

ÇİFTE VATANDAŞLARIN YARISI OY KULLANSA, FARK YARATIR

Sizle konuştuktan sonra ben bütün üyelerimize mesaj göndereceğim ve diyeceğim ki, “Lütfen ihmalkarlık yapmayın ve sandık başına gidin.” 40 binin üzerinde çifte vatandaşımız var, yarısı oy verme hakkına sahip olsa, 20 bin kişi. Bu büyük bir fark yaratır. Bazı kantonlarda 2-3 binin bile faydası oluyor. Bu yüzden herkese oy kullanma çağrısı yapıyorum.

İSVİÇRE HALKININ SAĞDUYUSUNA İNANIYORUM

İsviçre’de belli bir siyasi grup, 100 bin imza toplayarak daima böyle referandumlar yapabilir. Referandum burada direkt demokrasinin icabı. Bu iyi niyetli de olabilir, kötü niyetli de. Ben , İsviçre halkının bu yasağı kabul edeceğine inanmıyorum. Çünkü İsviçreliler sağduyulu insanlar. Şu anda böyle bir yasağı istemeyenler yüzde 53 oranında görünüyor. 70’li yıllarda da genel olarak yabancılara karşı olan bir referandum düzenlenmişti, “İsviçre yabancılaşıyor” diye. Orada da yabancı karşıtı oylar yüzde 45’e kadar çıktı, ama yine de kabul edilmedi. Oranlar bu kadar yüksek çıkıyor, çünkü İsviçre halkını korkutarak hisleriyle oynuyorlar. “Aman vatan elden gidiyor” havası yaratılıyor, “İsviçre kültürü tehlikeye düştü” deniyor. Böylece milliyetçi hisleri kamçılıyorlar. Buna kanan insanlar da oluyor.

Haberin orjinaline ulaşmak için tıklayın.

Cuma, Kasım 27, 2009

Güney Kore 3D-Televizyon yayınına hazır...

Üç boyutlu karasal televizyon yayını denemelerini başarıyla sürdüren Güney Kore'de ilk yayınların 2010 ortasında başlaması kararlaştırıldı.

Koreli elektronik üreticileri Samsung ve LG’nin 3D (üç boyutlu) televizyon lobisi başarılı oldu. Güney Kore Komünikasyon Kurumu KCC, 2010’da üç boyutlu ulusal televizyon yayınları için lisans ihalesi açacağını açıkladı.


KCC açıklamasına göre Full HD kalitesinde yapılması öngörülen 3D yayınları için lisanslar Ocak’ta dağıtılacak, ilk yayınlar da 2010 ortalarında başlayacak. Güney Kore’deki 3D yayınlar, Japonya ve İngiltere’de test edilen uydu aktarımını değil karasal yayını kullanıyor.

Ülkede 3D yayınlar halen şifre ve kablolu dijital sunucular ve video kiralama servisleri tarafından kullanılıyor. 2010’un ortasından itibaren de bu teknoloji karasal yayın alabilen tüm izleyicilere açık hale gelecek.

LG’nin tahminine göre dünyadaki 3D televizyon pazarı 2012’de 30 milyon cihazlık bir hacme ulaşacak. Samsung da dünyanın ilk 3D televizyonunun mucidi sıfatıyla lobiyi sürdürüyor.

Haberin orjinaline ulaşmak için tıklayın.

"Doctor Oz" sürprizi...

Bayram tatili başladı hatta neredeyse yarılandı. Tatil boyunca hiçbir yararlı program barındırmayan televizyon kanalları arasında zapping yaparken büyük bir sürpriz ile karşılaştım. Star TV öğlen kuşağında, yani kadın programlarının en kızışmalı yayın saatinde, cesur bir hareket ile Prof. Dr. Mehmet ÖZ'ün ABD'de yayınlanan "The Dr. Oz Show"u Türkçe dublaj ile ekranlara getiriyor.

Onca boş konulu evlenme programının bulunduğu bu kuşakta böyle bir yayınlamak hakikaten büyük cesaret. İsteyenler Prof. Dr. Mehmet ÖZ'ün internet sayfasına ulaşarak daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz.

Prof. Dr. Mehmet ÖZ'ün internet sayfası için tıklayınız.

Ayrıca eğer evde vakit geçiriyor ve izleyecek bir şey bulamıyorsanız het gün saat 15:00'de Star TV'de "The Dr. Oz Show"u kaçırmayın bence.


"The Dr. Oz Show"dan kısa kısa notlar...
ABD’de yaşayan dünyaca ünlü Türk kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz, Pazartesi günü itibariyle Star TV’de yayınlanacak olan Dr. Oz Show ile hafta içi her gün saat 15.10’da izleyicileri sağlıklı bir yaşama adım atmaya davet ediyor!

İlk kez 14 Eylül 2009’da ABD ekranlarında yayınlanan “The Dr. Oz Show” , son yedi yılın en başarılı talk show’u olarak kabul ediliyor. Dr. Oz Show’da dünyaca ünlü Türk kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz, izleyicilerin sağlık hakkında sorduğu her türlü soruyu cevaplıyor ve sağlıklı bir yaşam sürmek için bilinmesi gerekenleri ekrana taşıyor.

"The Dr. Oz Show" hakkında daha detaylı bilgi ve yayın akışı için tıklayınız.

İyi bayramlar Türkiye'm!

Gençsen Geleceksin bu sene de İYTE'de...

Üniversite MSP'lerimiz Cenk TÜZÜN ve Meriç DÖNMEZER'in yoğun çalışmaları sonucu geçen sene İYTE Yazılım Klübü'nün konuk ettiği "Gençsen Geleceksin 2.0", bu sene devam etkinliği olan "Gençsen Geleceksin 3.0" için yine İzmir'de İYTE'yi seçti. 01 Aralık günü 14:00'da Erdal SAYGUN Amfisinde gerçekleşecek olan "Gençsen Geleceksin 3.0"a hepinizi bekliyoruz.

İşte Windows'un ana sayfasında yer alan "Gençsen Geleceksin 3.0" ile iligili ayrıntılı haber.

Gençsen Geleceksin 3.0 ile Geleceğe Dönüş!

Son iki yıldır bir üniversite klasiği haline gelen kampüs turu Gençsen Geleceksin, bu yıl da Microsoft ve Turkcell ortaklığında "Gençsen Geleceksin3.0" adıyla yeniden başlıyor. Üniversite öğrencilerini ve teknoloji severleri geleceğin teknolojileri ile tanıştırmayı ve gençlere vizyon kazandırmayı amaçlayan “Gençsen Geleceksin 3.0” etkinliklerinde uzman konuşmacılar Mobil Teknolojilerde ve Yazılım Teknolojilerindeki yenilikler hakkında birinci ağızdan bilgi verirken, hepimizi bir gelecek yolculuğuna çıkaracaklar.

Sen de bu yolculukta şimdiden yerini al!

Bu yıl 50 farklı kampüs içi ve online etkinlikle üniversite öğrencileri buluşacağımız Gençsen Geleceksin 3.0 programını bu sayfada yayınlanan etkinlik takviminden takip edebilir, her etkinlikte katılımcılar arasında yapılacak çekiliş ile “Turkcell 3G Modem” kazanan şanslı teknolojist sen olabilirsin ...

Gelecekte görüşmek üzere!


Gençsen Geleceksin 3.0 Üniversite Etkinliği içeriği

Mobil Teknolojilerde Yenilikler :
· Dijitalleşme
· Mobil Geniş Bant
· Mobil Bilgi Toplumu
· Kişiselleştirilmiş Servisler Dünyası
· Genç Fikirlerden Girişimcilere
· Turkcell Proje Pazarları

Yazılım Teknolojilerinde Yenilikler :
· Internet ve Gelecek
· Turkcell Proje Pazarları ve Silverlight
· Windows 7
· Mobil Hayat
· Windows Phone

Haberin orjinaline ulaşmak için tıklayın.

Etkinliğin facebook sayfasın ulaşmak için tıklayın.

Perşembe, Kasım 26, 2009

Farmville çılgınlığı aldı başını gidiyor...

İlk başlarda reddetsem de daha sonra ben de kapıldım Farmville oynamaya. Bazı arkadaşlar villa alıp oyunu bırakmış olsalar da ben hala devam ediyorum oynamaya. Neden mi? Çünkü halen oyun Beta (deneme) sürümünde, yani her gün gelişiyor değişiyor. Bir başka deyişle dinamik bir yapıya sahip.

Son olarak Farmville kendi internet sitesi üzerinden kullanıcılarına hizmet vermeye başladı. Oyunu oynamak için halen bir Facebook hesabınız olmak zorunda ve tabi oyunu Facebook hesabınıza eklemiş olmanız gerekiyor. Zynga Farmville için açtığı bu site ve hizmeti ilgi çekici kılmak için oyunda önemli bir yer kaplayan hediye göndermede farmville.com kullananlara ayrıcalıklar tanıyor. Ayrıca oyun içinde size özel mesaj ve indirimlerle de oyuncuları kendi sitesine çekmeye çalışıyor.


Farmville işi o kadar büyütmüş ki aşağıdaki haberi okuduğumda şaşırmadım değil. Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg kendinden sonra başkalarını da zengin etmeye başladı. İşte haberin detayları :

İnternette, sosyal paylaşım ağı Facebook üzerinden oynanan Farmville oyunu üreticisini dolar milyarderi yaptı. Kısa sürede büyük popülerlik kazanan oyunu yapan ABD’li Zynga firmasının değerinin 1 milyar dolara çıktığı belirtiliyor.

Bedava olan Farmville, Zynga’nın en popüler oyunu. Farmville'i günlük olarak 65 milyon tekil kullacının oynadığı belirtiliyor. Zynga’nın merak edilen değeri ise yine bedava oyun üreten küçük bir rakibinin satış fiyatı üzerinden hesaplandı. Oyun devi Electronic Arts’ın küçük bir bedava oyun yapımcısı olan Playfish’i 275 milyon dolara alması üzerine Zynga’nın değeri şekillendi. Teknoloji odaklı yatırım bankası Pacific Crest Securities Başkanı Terry Schallich, Playfish’in gelirinin 4 katına satıldığını ve Zynga’nın da 1 milyar dolar edeceğini açıkladı. Zynga bu yıl 210 milyon dolar gelir bekliyor.


Milliyet Ekonomi Servisi

Sağlıcakla kalın, A.

Salı, Kasım 24, 2009

Netbook dünyasına iddaalı giriş : Chrome OS

İnternette gezinmeyle alakalı hemen her alt sektörün liderliğine oynayan Google, Netbook'lar için geliştirdiği açık kaynak kodlu ve ücretsiz Chrome işletim sistemini tanıttı. Google, 2010 yılının ikinci yarısında özel üretim bilgisayarlarda görülmeye başlayacak sistemin <çok hızlı> olacağını iddia ediyor.

Firmanın ürün geliştirmeden sorumlu genel müdür yardımcısı Sundar Pichai, Chrome OS yüklü netbookun açma düğmesine basılmasından sadece 7 saniye sonrade çalışır duruma geçeceğini söyledi. “Bir televizyon gibi olmasını istiyoruz. Açma düğmesine basıldığı anda internete bağlı şekilde kullanıma hazır olmalı.” diye konuşan Pichai, sistemin sabit diskli(HDD) değil , solid-state(SSD) veya flash bellekli(USB bellek) Netbook'larla çalışacağını belirtti.


Yeni işletim sisteminin internet odaklı ve hızlı olması elbette bazı fedakarlıklar istiyor. Basın toplantısında açıklanan bilgilere göre sistemin yüklü olacağı Netbook'larda tüm uygulamalar, güncellemeler ve bilgi depolama ihtiyaçları web-tabanlı olarak gerçekleşecek. Yani kullanıcı, sabit diski olmayacağı için geniş dosyalarını, klasörlerini, fotoğraflarını vs. bilgisayarında muhafaza edemeyecek.

EN İDDİALI ‘CLOUD COMPUTING’ PROJESİ
İlk bakışta dezavantaj gibi görünse de dosyaların bilgisayarda depolanmama meselesine Google sunucu(Server) çözümü getiriyor. Buna göre kullanıcının tüm dosyaları Google sunucuları üzerindeki kişisel alanda(Personal Space) toplanıyor ve kullanıcının dosyalarında yaptığı bütün değişiklikler aslında ve anında sunucuda gerçekleşiyor.

Başka deyişle adı verilen web-tabanlı bilgi ve uygulama depolama/kullanma servislerinin en iddialısı olarak da nitelendirilebilecek sistem, Chrome OS yüklü Netbook sahiplerinin sabit disk olarak Google’da kendilerine ayrılan sunucu alanını kullanacakları anlamına geliyor.

Böylece kullanıcı netbookunu kaybetse bile, yeni bir netbooktan kullanıcı adı ve şifresiyle bağlandığı anda tüm eski masaüstü, uygulamalar ve dosyalar anında elinin altında olacak. Netbookun internete bağlı olmadığı zaman da bazı yazı, hesaplama ve oyun uygulamaları çalışabilecek.

Google’ın Netbook üreticileriyle görüşmeleri sürdürdüğü ve yeni sistemin yüklü olacağı Netbook'ların büyük ihtimalle Google OS markası taşıyacağı söyleniyor.

Haberin orjinaline ulaşmak için ntvmsnbc.com

'Akılsız' telefon kalmayacak, hayatımız daha mobil ve daha kolay olacak.

İnternet ve iş uygulamalarıyla hayatı kolaylaştıran ve fiyatları da gittikçe düşen 'akıllı telefon'lara (smart phone) rağbet sürüyor. 2012 yılına kadar her yıl akıllı telefon pazarının yüzde 20 oranında büyüyeceği ve Dünya genelinde milyonlarca insanın işlerini mobil cihazlardan takip edeceği tahmin ediliyor.

CCS Insight firmasının araştırmasına göre Nokia'nın Symbian ve Google'a ait Android işletim sistemleri düşük fiyatlı akıllı telefonlar için uyarlanarak fiyat tabanını 150€'ya kadar çekecek.

Akıllı telefonlarda kullanılan uygulamaların çeşitliliği ve sayısı da hızla artıyor. Araştırma şirketi Gartner'a göre, pazarda ön plana çıkmak isteyen cihaz üreticileri, her yeni modelde akıllı cep telefonlarına yeni özellikler eklerken, yazılım endüstrisi de boş durmuyor ve bu cihazlara yönelik uygulamaları geliştiriyor. Şüphesiz rekabetten en çok tüketiciler ya da son kullanıcılar yararlanıyor.

Haberin de Gartner raporuna göre, üç yıl sonra, yüz milyonlarca kişi tarafından kullanılacak en popüler 10 mobil uygulama şöyle:

Para transferi: Bu hizmetle kullanıcılar sadece bir SMS ile para transferi gerçekleştirebilecek.

LBS: Bilgi ve eğlence gibi uygulamalardan oluşan LBS (Location Based Services) hizmetleri daha da yayılacak. 2012 yılında 500 milyondan fazla kişi bu hizmetlerden yararlanacak.

Mobil Arama: Kullanıcılar, cihazları üzerinden birden fazla arama sağlayıcıya ulaşarak ihtiyaç duydukları bilgiye mobil ortamda ulaşacaklar.

Mobil Tarama: Bugün piyasaya sürülen mobil cihazların yüzde 60'ından fazlasında internet tarayıcısı bulunuyor. 2013 yılına gelindiğinde bu oranın yüzde 80'e ulaşacağı tahmin ediliyor. Bununla birlikte mobil tarama iş-tüketici (business-to-consumer B2C) stratejisinin en önemli parçası olacak.

Haberin orjinaline ulaşmak için ntvmsnbc.com

Cumartesi, Kasım 21, 2009

Blogcunuz bendeniz Alpkan (=

Blogcunuz ben, Alpkan KOCA, 1987'de Ordu'da doğmuşum. Babamın mesleği şekil vermiş hayatıma. Ordu'dan sonra ilk durak Eskişehir olmuş ama orada da pek uzun kalamamışız. Daha sonra Diyarbakır'ın kapısından dönmüşüz. Babamın emekli olmasıyla özümüze, Bursa'nın Karacabey ilçesine, yerleşmişiz 1995 yılında. Yıllar çabucak geçmiş. Önce Karacabey Cumhuriyet İlköğretim okulu, ardından Karacabey Anadolu Lisese ve üniversite için İzmir'in yolunu tutar oluvermişim.

Halen İzmir'in Urla ilçesinde bulunan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Mühendisliği Lisans bölümünde eğitimimi sürdürmekteyim. Urla'da ikamet ediyorum, şirin mi şirin bahçeli evimde. Yazları ise genelde Erdek'teki yazlığımızdayım, hani ya yolunuz düşerse beklerim.

Şimdilik benden bu kadar ama sorularınız varsa kaçınmayın sorun, cevabınızı alırsınız mutlaka.

Cuma, Kasım 20, 2009

Bad Boys, Bad Boys, Bad Boys, Bad Boys

Sizlere güzel bir single daha: Alexandra Burke'un seslendirdiği "Bad Boys"da vokal olarak Flo Rida yer alıyor. UK TOP40'de 5 haftadır bulunan single 2 hafta üst üste 1. sırada kalmayı başarmasına rağmen şu aralar düşüş eğiliminde.

İzlemek istiyen arkadaşlar için vidyosunu da koyuyorum. Sağlıcakla kalın, A.

Miley Cyrus'tan yeni single geldi!

Miley Cyrus'tan güzel bir single daha geldi : "Party in the USA". Disney Channel'ın parlayan yıldızlarından biri olan ve genellikle birleşik devletler medyasınca tiye alınan güzel ergen yıldız yeni single'ı ile UK TOP40'da şimdiden 21. sıraya yerleşti ve yükselmeye de devam ediyor. Kulaklarınızın pasının silinmesi, gözlerinizin ferinin yerine gelmesi için sizlerle vidyosunu da paylaşıyorum.

Sağlıcakla kalın, A.

Salı, Kasım 17, 2009

Ouch, Charlie bit me. Yeniden

Hatırlarsanız bir zamanlar ortalığı kasıp kavuran bir İngiliz veledin vidyosu vardı, "Charlie bite me! Ouchhhh!" tarzında repliklerden oluşan. Hit konusunda tavan yapmıştı video, şimdi akıllının biri video üzerinde oynayarak vidyo'yu bir elektronik parça haline getirmiş. Ben defalarca dinledim, yine dinliyorum. Bayağı güzel olmuş yani!

Pazartesi, Kasım 16, 2009

The Saturdays - Forever is Over (!)

Sizlere benden bir müzik önerisi daha, The Saturdays. Birleşik Krallık'ta kurulan grup 2007 den beri aktif olarak müzik hayatına devam ediyor ve son single'ları ile müzik piyasasını sallıyor.

Beğeneceğinizi umuyorum, iyi seyirler!


Netbook'uma Windows 7™ yükledim rahat ettim (=

Bir netbook a sahipseniz CD/DVD sürücünüzün olmama olasılığı çok yüksektir, ki benim yok. [ Harici manasında diyorum burada, tabii ki netbook'larda optik sürücü olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. ] Böyle bir durumda netbook'unuz Windows 7™ kurmak herhalde çok zor olmalı diyebilirsiniz, hakikaten zor değil. Aşağıda yazacağım algoritmayı uygularsanız sizinde netbookunuz'da Windows 7™ olma olasılığı var.

!!! Dikkat bu işlemden önce kullanacağınız usb belleğini ve bilgisayarınızdaki verileri yedeklemeyi unutmayın.

Öncelikle Windows 7™ yi indirelim.

Link 1 : Windows 7™ indir! (Paylaşım sitelerinden!)

Link 2 : Windows 7™ indir! (Torrent olarak!)

Link 3 : Windows 7™ indir! (Yasal olarak, parasıyla yani!)

Windows 7™ yi indirdik. netbook'umuza kuracağız ama optik sürücümüz yok. peki nasıl kuracağız?

Bu sorunun cevabı çok basit, tabiki ihtiyacımız olan şey bootable USB sürücü. İşte adım adım Windows 7™ kurulum klavuzu:

Adım 1 – Bootable USB sürücü hazırlayalım :

1. İhtiyacımız olan kapasitesi iyi bir flash bellek. Ben 4GB bir usb bellek kullanıyorum.

2. Usb belleğimizi PC ye takalım.

3. Komut istemine düşelim. (Vista’ da başlat-tüm programlar-donatılar-komut istemi [ aka cmd ] )

4. Şu komutları yazalım:

diskpart
list disk

Benim bilgisayarımda USB disk numarası 3.

5. Dikkat USB diskimizi formatlayacağız, aşağıdaki komutları sırası ile yazalım:

select disk 3
clean
create partition primary
select partition 1
active
format fs=NTFS
assign
exit


6. Windows 7™ iso dosyasını Power ISO yada benzeri bir programla dışarı çıkartalım.

7. E:\boot komutunu girelim.

8. Sonrasında Windows 7™'nin dışarıya çıkarttığımız görüntüsünün USB sürücü üzerinden bootable bir ntfs sürücü olması için aşağıdaki komutu girelim. ben M sürücü ismini kullandım:

bootsect /nt60 M:

FYI : Burada M sizin USB sürücünüzün harfi oluyor.

9. Komut istemi ile işimiz bitti, komut istemini kapatalım.

Adım 2 – Kurulum dosyalarını Windows 7™ yi mount ettiğimiz yerden USB belleğimize kopyalayalım.

Adım 3 – Windows 7™'yi netbook'a kuralım.

1. USB belleği takalım ve bilgisayarı kapatıp açalım;

2. Açılırken bootable sürücüyü seçelim, bios menüsünden;

3. USB sürücüyü seçelim ve enter'a basalım;

4. Bu adımdan sonra USB sürücü üzerinden Windows 7™ kurulumu başlayacaktır.

FYI : Bu kurulum işlemlerini sadece netbook için değil tüm bilgisayarlarınız için yapabilirsiniz.

Teşekkürler : Bu yazıma yaptığı katkılarından dolayı pdfdrgi.com sitesine teşekkür ederim.

Cumartesi, Kasım 14, 2009

NASA açıkladı : Ay'da su var, hem de önemli miktarda!

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Ay'da donmuş halde önemli miktarda su bulunduğunu açıkladı.

NASA görevlisi Anthony Coleprete düzenlediği basın toplantısında "Ay'da donmuş halde su bulduk. Hem de az değil önemli miktarda." dedi.

NASA'nın Ay Kraterleri Gözlem ve Algılama Uydusu'ndan sorumlu araştırmacı Coleprete dün düzenlediği basın toplantısında "Gerçekten evet, su bulduk. Hem de az değil, önemli miktarda." ifadesini kullandı. Bir başka NASA yetkilisi de keşfin büyük bir önem taşıdığına işaret etti.


Su durup dururken keşfedilmedi.

NASA, su bulma umuduyla Ay'ın güney kutbunu bombardıman etmişti. Çarpma sonucunda yüzeyden aşağı yukarı kalkan parçaları inceleyen bilimciler ayda su bulunduğuna kanaat getirdi.

Ay'da su olduğu daha önceki araştırmalarda belirlenmesine karşın, bu bombardımanla suyun keşfinin burada kalıcı bir üs kurma olasılığını artıracağı açıklanmıştı.

LC Waikiki'ye ikinci internet dedikodusu şoku!

LCW'ye ikinci internet dedikodusu şoku!

Lc Waikiki adlı mağazalar zincirinin, DEP eski milletvekili Leyla Zana'ya satıldığı iddiası iki yıl sonra yeniden hortladı. Firma gazetelere ilan vererek şirketin ortaklık yapısında hiçbir değişiklik olmadığını açıkladı.

LC Waikiki adlı giyim mağazalar zincirinin, DEP eski milletvekili Leyla Zana tarafından satın alındığı yolundaki iddialar, iki yıl sonra yeniden hortladı. Firma gazetelere tam sayfa ilan vererek şirketin ortaklık yapısında hiçbir değişiklik olmadığını açıkladı.

1997’den bu yana Türk markası olan fabrikaları ve 180 mağazası ile binlerce insana iş imkanı sağlayan firmanın 500 milyon dolar yıllık cirosu bulunuyor. Yılda 130 milyon dolar da ihracat yapıyor. Firma hakkında iki yıl önce de internet üzerinden aynı kampanya başlatılmış ve LC Waikiki’nin DEP eski milletvekili Leyla Zana tarafından satın alındığı öne sürülerek "Verdiğiniz paranın kurşun olarak size geri dönmesini istemiyorsanız, bu firmadan alış veriş yapmayın." denilmişti.

Bu karalama kampanyalarını unutmak isteyen LC Waikiki ürünlerinde inanılmaz kampanyalar ve indirimler yaparak halkı kendine çekmeye çalışmıştı. Bu seferki karalama kampanyasında ise akıllan şirket dedikodu büyümeden gazetelere tam sayfa ilan vererek durumun yalan bir haberden ibaret olduğunu ve şirketin Türk ekonomisine olan katkısı ve sosyal dayanışmadaki rolüne yer verdi. Ayrıca "4 al 3 öde" kampanyasını da duyurmuş oldu.

LCW hakkında;

Kökeni Fransız olan firmanın adı ünlü Waikiki plajından esinlenerek ve Fransızca arkadaş anlamına gelen "Les Copains" kelimelerinin baş harflerinden oluştu. 1988’de Malatyalı Küçük ailesinin sahibi olduğu Taha Tekstil, Waikiki’nin Türkiye’de üretimini yaptı. Taha Grubu 1991’de Tema Tekstil’i kurarak markanın Türkiye lisansını aldı. 1997’de ise, Waikiki’nin sahipleri markalarını Tema grubuna sattı.

Halen 47 ilde, 120 bin metrekare satış alanı ve 180 mağazası ile hizmet veren firmanın yönetiminde Safranbolu’lu Dizdar ile Malatya’lı Küçük ve Kısacık ile Fransız Amouyal aileleri bulunuyor. 1997’de LC Waikiki markasının tüm dünyadaki haklarını Tema Tekstil satın aldı ve yapılan anlaşma gereği, markanın ilk sahibi olan Fransız Amouyal Ailesi'ne, yüzde 7 hisse verildi.

Cuma, Kasım 13, 2009

Sonunda Lady GAGA'dan yeni single geldi ((=

Sonunda Lady GAGA'dan yeni single geldi. Neredeyse bütün yazı onu dinleyerek geçirdik. Kendisini verdiği ilginç şovlarda hayretle seyrettik. Kimi zaman ona uzaylı dedik [bknz. youtube outerspace video], kimi zaman da stili ile dalga geçtik. Ama artık itiraf etmeliyiz ki müzik sektörüne hızlı bir giriş yapan Stefani Joanne Angelina Germanotta , namı değer Lady GAGA kariyerinde emin adımlarla yükseliyor.

İşte GAGA'nın yeni single'ı "Bad Romance" :

Perşembe, Kasım 12, 2009

Poker Face'i kim daha iyi söylüyor?

South Park 13 sezonunda yepyeni bir tartışma başlattı. "Whale Whores" adlı bölümdean ve Guitar Hero oynayan Eric Cartman ve tayfası Lady GAGA'nın bu günlere gelmesine neden olan Poker Face adlı parçasını söyledi. Şahsen ben defalarca izledim ve halen bıkmadan dinlemeye devam ediyorum.

Geçen youtube'da gezinirken bir arkadaşın Poker Face - Eric Cartman Remix videosuna denk geldim. Bu beni Poker Face hakkında olan görüşlerimi sorgulamaya sevk etti.

Sizce Poker Face'i Lady GAGA mı yoksa Eric Cartman mı daha iyi söylüyor? Aşağıda iki versiyonunu da dinleyip oy kullanabilirsiniz.

Poker Face - Lady GAGA



Poker Face - Eric Cartman Remix



Kararını verdiysen artık oyunu kullan : Oy vermek için tıkla.

"DJ Hero - Renegade Edition" raflarda yerini aldı!

Uzun zamandır takip ettiğim bir oyun DJ Hero. Piyasada bulunan DJ Hero setlerine yeni bir süüm eklendi. Daha önce piyasada bulunan "DJ Hero - Turn Table Kit"in yeni bir sürümü olan ve Eminem ve Jay-Z tarafından sadece DJ Hero için hazırlanan 2 CDlik bi albümün de içinde bulunduğu yeni sürümün adı "DJ Hero - Renegade Edition" ve amazon satış fiyatı yaklaşık olarak 130£. Oyun platform ayrımı yapmaksızın çalışıyor.

Halen ülkemizin ekonomik standartlarına göre çok ileride olmasına rağmen bu oyunun da hayranları tarafından ne pahasına olursa olsun alınacağına eminim. Ben de en yakın zamanda bir tekno-markette oyunu deneyeceğim.

Aşağıda bu oyun için yayımlanan albümden Eminem'in "Take my ball." adlı şarkısını dinleyebilirsiniz.

Vatan Bilgisayar her iki günde bir yeni mağaza açacak!


Vatan Bilgisayar yıl sonuna kadar sadece dizüstü PC satan 20 mağazayı AVM'lerde açacak. Her iki günde bir açılacak mağazalarda ürünlere dokunma şansı sunacak.

Teknoloji perakendeciliğinde gün geçmiyor ki yeni bir rekabet alanı açılmasın. Dizüstü bilgisayar satışlarının krize rağmen büyüme göstermesi Vatan Bilgisayarı da harekete geçirdi. Sadece dizüstü bilgisayar satışı yapacak "Vatan Notebook" adını taşıyan mağazalar 100 ile 150 metrekare büyüklüğünde olacak ve yıl sonuna kadar 20 AVM'de açılacak. 6 veya 7 uzman personel, satışlarda müşterilere danışmanlık yapacak. 100 çeşit dizüstü bilgisayar ve aksesuarları sergilenecek mağazaların gerilla taktiğiyle çalışacağını söyleyen Vatan Bilgisayar Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Vatan, 'Sene sonuna kadar 20 adet açmayı planlıyoruz. Her iki günde bir mağaza açacağız. 2010 Sonuna kadar 60 mağazaya ulaşacak. Büyük Vatan Hiperstorlarına uzak kalan müşterilere yaklaşmak için Alışveriş merkezleri ve Kalabalık caddelerde açılacak. İngiliz mimarlık firması tarafından tasarımı yapılan mağazalarda cam ve kapı yok' dedi.

Klozette, Simitçi tezgahında, Piknikte Notebook!
Hasan Vatan vitrinde dizüstü bilgisayarların değişik kullanımlarını sergileyen Vitrin mankenleri olacağını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: 'Mankenlerden biri klozette, diğeri simitçi arabasında, ikisi piknikte, biri telesiyejde dizüstü bilgisayar kullanacak.

Haberin orjinaline ulaşmak için tıklayın.

Cuma, Kasım 06, 2009

Ortaya çıkan gizli gerçekler mi yoksa manipülasyon mu?

Bugün yine günlük haberleri takip ettiğim Milliyet gazetesinin Internet sitesinde ilginç bir haberle daha karşılaştım. Haber'in konusu Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında bayrağımızın rengini değiştirmesi istemesi üstüne dayanıyordu. Girişte bu konudan bahsedilirken ilerleyen bölümlerde Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan'a çağrılan Kürdistan temsilcisi ile ilgili belli başlı alıntılara ve açıklamalara yer verilmişti.

İsteyen arkadaşlar bu haberi aşağıda verdiğim bağlantıya tıklayarak okuyabilirler. Benim burada odaklandığım nokta tamamen farklı. Türkler ve Kürtler arasında tamamen bir ayrıma gidilmeye çalışıldığı günümüzde böyle haberlerin ortaya çıkması çok ilginç. Bayrak renginden bahsedilirken bizlerin kafasında sembolleşen bayrağımız kutsal olması ve rengini savaşta can veren askerlerimizden aldığı olgusu mu yıkılmak isteniyor. Bu ülkeyi Türkiye yapan, birçok Avrupa'lı devletin imrenerek baktığı birlik beraberlik yapısı mı bozulmak isteniyor anlamış değilim.

Tozlu raflarda kalmış gerçekler değerlendirilen haberden anladığım acaba gerçekten gizli gerçekler mi ortaya çıkartılıyor yoksa bulunduğumuz hassas noktada çizginin bir tarafından olmamız için bir manipülasyon politikası mı uygulanıyor?

Aslında iyi niyetli olmaya çalışıyorum ve haberin ikinci kısmı da bunu destekliyor. İşte bu yüzden keşke Milliyet de biraz dikkat etse de zor günleri yaşarken biraz daha duyarlı olabilselerdi.

Haberi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

facebook'ta paylaş!